Yaşa Bağlı Retina Dejenerasyonu

Yaşa Bağlı Retina Dejenerasyonu

Yaşa bağlı retina dejenerasyonu halk içerisinde sarı nokta hastalığı adı ile bilinmektedir. Bu hastalık gözün keskin bir şekilde görebilmesini sağlayan makulanın kötüleşmesine denilmektedir. Makula yani sarı nokta retinanın en fazla görme hücrelerinin olduğu bölgedir. Bu bölge daha kaliteli, net ve keskin görmeyi sağlamaktadır. Bu nedenle oldukça önemli bir bölgedir. Yaşa bağlı retina dejenerasyonu ise yaşın ilerlemesi ile yaşlı insanlarda ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. 50 yaş üzerindeki kişilerde rastlanmaktadır. Aynı zamanda ileriki yaşlarda yaşanan körlüğün de en büyük sebebi bu rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler genelde ilk olarak az görme, düzensiz olarak görme ya da orta noktayı görememe gibi belirtilerle doktora başvurmaktadırlar. Hastalığın en büyük risk faktörleri ise genetik yatkınlık ve ileri yaştır.

Retina Dejenerasyonunun Nedenleri

Yaşa bağlı retina dejenerasyonu oluşma nedeni tam olarak bilinememektedir. Fakat yaşın ilerlemesi ve aile öyküsünde bu hastalığa rastlanması bu rahatsızlığın olmasına neden olan risk faktörleridir. Bu faktörlerin haricinde çok fazla ultraviyole ışıkta bulunmak ya da çok fazla sigara içmek de bu rahatsızlığın oluşmasına neden olan faktörler arasında yer almaktadır.50’li yaşlardan itibaren görülmesi yaygın olan hastalık özellikle 70 yaş üstü kişilerde %30 civarında görülmektedir.

Yaşa Bağlı Retina Dejenerasyonunun Belirtileri Nelerdir?

Bu rahatsızlığa sahip olan hastaların büyük bir kısmı ilk olarak az görme gibi şikâyetler ile doktora gitmektedirler. Az görme retina ile ilgili diğer hastalıklarda da sık görülen bir belirtidir. Aynı zamanda kırık bir şekilde görme yani düz olan cisimlerin eğik görülmesi bu hastalıkta görülen en önemli belirtidir. Bu belirtilere sahip olan kişilerin vakit kaybetmeden doktora gitmeleri gerekmektedir. Her hastalıkta olduğu gibi yaşa bağlı retina dejenerasyonunda da erken teşhis ve tedavi hastalığın ilerlemesini engelleyecektir.

Retina Dejenerasyonu Tanısı Nasıl Koyulur?

Yaşa bağlı retina dejenerasyonu tanısı koymak için doktor bazı tetkikler istemektedir. İlk olarak fiziki muayene yapıldıktan sonra kesin teşhis koymak için göz anjiyosu ve retina tomografisi yapılmaktadır. 

Bu tetkikler aşağıdaki gibi yapılmaktadır:

  • Göz anjiyosu (Fundus floresein anjiyografi): Göz anjiyosu retina dejenerasyonu tanısı koymak için en sık yapılan tetkiklerden biridir. Göz anjiyosunda hastanın kolunun önündeki toplardamardan floresein adında özel bir boya verilir. Verilen boya retinada yer alan damarların detaylı görünümünü elde etmeye yaramaktadır. Tetkik yapıldıktan sonra hastalarda yan etki olarak bulantı görülebilmektedir. Aynı zamanda bazı durumlarda hastaların cilt ve idrar renginde koyulaşma yaşanabilmektedir.
  • Retina tomografisi: Bu yapılan tetkikte ise retinanın kalınlığı ve makula tabakası detaylı bir şekilde görülmektedir. Göz anjiyosundan sonra en çok kullanılan tetkiktir.

Yaşa Bağlı Retina Dejenerasyonu Tedavisi

Yaşa bağlı retina dejenerasyonu için kesin olarak sonuç veren bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Yaşa bağlı oluşan retina dejenerasyonunda amaç hastaların görme kaybının ilerlemesini durdurmak ve azaltmaktır. Bu nedenle hastaların sık takipleri yapılmaktadır. Bu hastalıkta en çok kullanılan tedavi şekilleri ise fotodinamik tedavi ve argon lazer tedavisidir. Bu tedavi şekillerinin ayrıntıları şu şekilde açıklanmaktadır;

  • Argon lazer tedavi: Argon lazer tedavisi daha çok çok fazla ilerlememiş olan retina dejenerasyonunda kullanılmaktadır. İleri evrelerde olan dejenerasyonlarda bu tedavi şekli yeterli olmamaktadır.
  • Fotodinamik tedavi: Bu tedavide ise amaç görme kaybının durdurulmasıdır. Tedavi öncesi hastalara özel bir ilaç verilerek damarlara geçmesi beklenir. İlacın damarlarda toplanmasıyla birlikte lazer ışınları ile damar yumağı dağıtılır ve görme kaybı hastada bu şekilde durdurulur. Tedavi öncesi verilen ilaç vücuttan 48 saatte atıldığı için bu 48 saat içerisinde hastalar koruyucu gözlükler takmalı ve uzun kollu giysiler giymelidirler. Bu yöntem yaşa bağlı retina dejenerasyonu hastalığında en etkili tedavi şeklidir.

Üveite Bağlı Göz Kızarması

Üveite Bağlı Göz Kızarması

Üveite bağlı göz kızarması göz için kullanılan çok geniş bir terim olarak bilinir. Göz hastalıkları toplumda sık sık görülür. Bazıları direkt göz ile ilgili olurken bazıları ise vücudu etkileyen birtakım hastalıkların gözü etkilemesi sonucu görülür. 20- 50 yaş arasını ağırlıklı olarak görülmekle beraber Bazı genlerde üveit olasılığı daha çok yüksektir. Son yapılan araştırmalarda üveit hastalığının sigara içimi ile doğrudan ilişkili olduğu gözlemlenmiştir. Üveit gözde oluşan bir çeşit iltihap olarak bilinir. Tedavi edilmediğinde körlüğe kadar ilerleyebilir. Günümüzde oldukça sık görülmeye başlanmıştır.  Üveit birçok farklı nedenden ortaya çıkıyor olup kendini tekrarlama özelliğine sahiptir. Gelişmiş ülkelerde körlüğe yol açan çok ciddi üçüncü hastalık olarak bilinir. Erken tanı bu hastalığı önlemek için çok önemlidir. Göz yuvarının ortasında üç tabaka bulunur. Bu tabakaları bir kılıf sarar. Bu tabakalardaki ortadaki tabaka üveittir. Gözün üvea adlı iris, kirpsi, koroid cisimlerinden oluşan tabakaların tümünü veya birini etkileyebilir. Uvea gözün çok ayrı bir uzmanlık alanı olarak bilinir. Bu alanda gelişmeler giderek artmaktadır. Erken teşhis, hasta ve hekim arası uyumla beraber düzenli olarak takip de çok önemlidir. Bu şartlar eğer sağlanırsa zarar gören göz çoğu zaman kurtarılır. Tedavi tamamlandıktan sonra hasta 3 ayda bir düzenli olarak izlenmelidir. Hastalık kendini tekrarlayıcı özelliğe sahip olduğundan kontrollere ara asla verilmemelidir.  Son derece karmaşık olan üveit hastalığı her hastada farklı belirtiler gösterebilir, bu yüzden her hastada farklı tedavi yöntemleri uygulanabilir. 

Üveit Çeşitleri

Üveite bağlı göz kızarması kısa veya uzun sürebilir. Dört farklı çeşidi bulunmaktadır. 

  1.  Ön Üveit:  En yaygın olan üveittir. Gözün en ön kısmını etkiler. Birden başlar ve 8 hafta kadar sürer.
  2.  Orta Üveit : Gözün ortasında bulunan uveanın şişmesidir. Etkileri 1 hafta ile 1 yıl arası sürebilir.
  3.  Arka Üveit: Uveanın gözün arka kısmına doğru şişmesidir.  Semptomlar yavaş gelişir ve yıllar sürebilir. Tüm uvea iltihaplanmış ise panuveit adı verilir.

Üveit Nedenleri

Üveite bağlı göz kızarması parazit, mantar ve virüs gibi etkilerle de oluşabilir. Bu duruma neden olan hastalıklar; tüberküloz, Behçet hastalığı, bağışıklık hastalıkları, herpes ve göz travması olarak sıralanabilir. Çoğu üveit hastalığının başlama nedeni bulunamamaktadır. Çeşitli tahlil ve detaylı incelemelerin yapılması hastalık teşhisi için çok fazla önem taşır.

Üveit Belirtileri 

Üveite bağlı göz kızarması belirtileri; göz kanlanması, göz kızarıklığı, göz sulanması, ışığa hassasiyet, kamaşma, lekeli görme, bulanık görme, ciddi şekilde görme kaybı, ışık çakmaları ve göz küresinde meydana gelen ağrılar olarak bilinir. Bunlara eşlik eden belirtiler ise baş ağrısı, ateş bulantı ve kusma olabilmektedir.

Göz Kızarıklığı Nasıl Geçer?

Üveite bağlı göz kızarması hastalığının tedavisi için öncelikle hastalığın doğru tespit edilmesi gerekir. Bazı üveit çeşitlerinin tipik görünümleri olmakla beraber hızlıca teşhis konulabilir.  Doktor gerekli gördüğü takdirde ek görüntüleme veya laboratuvar tekniklerine başvurabilir. Göz kızarıklığına bağlı olarak uygulanan bazı tedaviler:

  1. Evde takip: Daha basit belirtiler gösterildiği zaman uygulanır. Evde pansuman veya sıcak uygulamalar yapılabilir.
  2. İlaç tedavi yöntemi; Doktorun gerekli gördüğü antibiyotik ve göz damlaları reçete ile verilir.  Çok daha ciddi durumlarda ağızdan alınan tablet verilebilir. Suni gözyaşı damlaları da tedaviye eklenebilir.
  3. Cerrahi uygulamaları: Cerrahi ile göz dokularının onarılması yöntemidir. Doktor kararı ile göz ameliyatı uygulanabilir. 
  4. Göz bantları ve lensler: Bazı durumlarda gözün dışarıdan etkilenmesini engellenmek ve iyileştirilmesine yardım amacıyla kontakt lensler, bandaj ya da göz bantları kullanımı tedaviye eklenir.

Göz kızarıklığını engellemek için el hijyeni, makyaj temizliği, kontakt lens kullanımı ve tahriş edici maddelere maruz kalınmaması çok önemlidir. 

Şeker Hastalığına Bağlı Körlük

Şeker Hastalığına Bağlı Körlük

Şeker hastalığına bağlı körlük göz doktorlarının sık sık rastladığı hastalıklar arasında yer almaktadır. Böyle bir sorun yaşamamak için en önemli duyu organımız olan gözün düzenli olarak muayene edilmesi son derece önemlidir. Pek çok tehlikeli göz hastalığı muayenelerden elde edilen raporlar sonucunda erken tanı alabilmekte ve hızlıca tedavi edilebilmektedir. Görme kaybına neden olma olasılığı bulunan birtakım göz hastalıkları, ilk dönemlerde herhangi bir belirti göstermemekte ve sinsice ilerlemektedir. Hastanın belirti hissetmeye başladığı zaman hastalık çoktan kalıcı hale gelmiştir. Sinsice ilerleyen ve kendini çok sonra belli eden rahatsızlıklardan bazıları aşağıda ifade edilmiştir:

  • Gözde sarı nokta rahatsızlığı,
  • Şeker hastalığına bağlı ortaya çıkan körlük,
  • Retina dekomanı,
  • Glokom.

Gözde Sarı Nokta Rahatsızlığı

Şeker hastalığına bağlı körlük gibi gözde sarı nokta rahatsızlığı da önemsenmesi gereken ciddi bir durumdur. Sarı nokta, retinanın tam ortasında yer alan gözün asıl görme işlevinin sağlandığı bölümdür. Özellikle yaşlı nüfuz üzerinde etkili olan sarı nokta hastalığı, gözün kanamasına hatta bazı durumlarda da göz hücrelerinin kalıcı şekilde kaybedilmesine neden olmaktadır. Sarı noktanın erken tanısı durumunda rahatsızlık, göz üzerine uygulanan basit ilaçlar ve çeşitli kremler ile tedavi edilebilmektedir. Bu hastalığın teşhisinde geç kalınması durumunda ise göz içinde oluşan hasar artmakta ve tedavi başarısı büyük oranda düşmektedir. Sarı nokta rahatsızlığının kuru olan tipi yavaş yavaş ilerler iken yaş olan tipi ise hızlı ilerlemektedir. Yaş olan sarı nokta rahatsızlığında aynı zamanda ani kanlanma ve görme kayıpları oluşabilmektedir.

Şeker Hastalığına Bağlı Ortaya Çıkan Körlük

Şeker hastalığına bağlı körlük durumu çok ciddi bir rahatsızlığın göz üzerinde kalıcı tahribata neden olmasıdır. Göz üzerinde etkili olan sistematik hastalıklar arasında en önemlisi şeker hastalığıdır. Şeker hastalığının gözü etkilemeye başlaması durumunda görüş hemen o an bozulmamakta yavaş yavaş ortadan kaybolmaktadır. Hastanın karşısındaki cisimleri görememeye başladığında iş işten geçmektedir. Bu nedenle erken teşhis son derece önemlidir. Erken teşhis için hastada herhangi bir şeker hastalığı şikâyeti olmasa bile yılda en az bir ya da iki kez göz dibi muayenesi yaptırması gerekmektedir. Doğru tedavi yöntemleri erken tanı ile birleştirildiğinde şeker hastalığına bağlı ortaya çıkan körlük durumunun önüne geçilebilmektedir.

Retina Dekolmanı

En az şeker hastalığına bağlı körlük kadar tehlikeli olan retina dekolmanı, herhangi bir hastalığı bulunmayan genç yaştaki bireylerde de ortaya çıkabilmektedir. Bu hastalıkta retina üzerinde bir delik ya da yırtılma oluşması sonucunda ağ tabaka yerinden ayrılmakta ve kişide ciddi bir hasar oluşmaktadır. Erken dönemde teşhis edilmesi durumunda son derece basit yöntemler ile engellenebilen bu rahatsızlık geç teşhis edilirse ancak ameliyat ile tedavi edilebilmektedir. Geç teşhis durumunda kişide kalıcı olarak görme kayıpları meydana gelebilmektedir. Bu nedenle özellikle miyop olan kişilerin düzenli olarak retina muayenesi yaptırmaları ve ışık çakması ya da kurum yağması gibi durumlarda göz dibi muayenelerine girmeleri önerilmektedir. 

Glokom

Glokom da şeker hastalığına bağlı körlük kadar tehlikelidir. Göz tansiyonu adı ile de bilinen glokom, uzun yıllar sinsice ilerlemekte ve kalıcı körlük ile sonuçlanabilmektedir. Bu rahatsızlığı önlemenin tek yolu ise rutin göz kontrolleridir. Göz kontrolleri sırasında yapılan göz tansiyon ölçümleri glokom ile ilgili net bilgiler vermektedir. Göz tansiyonunda alt tip olan açı kapanma glokomu, gözdeki ön bölümün normalden dar olması sonucu oluşmaktadır. Kişide görülen ani göz tansiyonu yükselmesi, birkaç saat içinde göz tansiyonu oluşturabilmektedir. Bu durum göz doktoru tarafından erken fark edilir ise son derece basit yöntemler ile önlenebilmektedir. 

Retina Dekolmanı

Retina Dekolmanı

Retina dekolmanı, en tehlikeli göz hastalıkları çeşitlerinden bir tanesidir. Tedavi edilmemesi veya tedaviye geç kalınması durumunda kalıcı hasarlara ve hatta görme kaybına kadar ilerleyen sorunlara yol açabilir. Genellikle ani gelişir. Dekolman rahatsızlığı retina sinir tabakasının, altındaki epitel tabakasından ayrılması ile meydana gelmektedir. Bu nedenle, oksijensiz ve besinsiz kalan sinir hücreleri görme fonksiyonunu ve canlılığını kaybeder, kalıcı körlük meydana gelir. Retina üzerindeki dekolman hastalığı üç farklı tipte ortaya çıkabilir. Bunlar; yırtıklı dekolman, traksiyonel dekolman (yırtık olmadan retina üzerindeki çekintilere bağlı retinanın ayrılması) ve eksudatif dekolmandır. (yırtık ya da traksiyon olmadan retina altına toplanan sıvının retinayı iterek kaldırması).

Retinanın Yapısı

Retina, gözün en önemli kısımlarından biri olup nesnelerin görüntülerinin odaklandığı, üzeri sinir ağlarıyla kaplı olan ve bu sinir ağlarının beyinin görme alanına kadar ulaştığı bölümdür. Gözün iç kısmını kaplayan ve bir zar şeklinde olan retina, ışığa duyarlı tüm reseptörleri üzerinde barındırır. Tüm bu reseptörleri besleyen damarlar da retina üzerinde yer alır. Bu nedenle, retina üzerinde olabilecek bozukluklar görüntülerin beyne ulaşmamasına veya eksik ulaşmasına neden olacaktır. Retina dekolmanı gibi retina bozukluklar özellikle retinanın merkez bölgelerinde olursa, kalıcı görme kayıpları dahi ortaya çıkabilmektedir.

Retina Dekolmanının Nedenleri Nelerdir?

Retina dekolmanı özellikle ileri derecede miyop bozukluğu olan hastalarda sıkça görülebilmektedir. Bunun nedeni, miyop rahatsızlığı bulunan gözlerde retinanın normale göre daha ince yapıda olmasıdır. Yaş ilerlemesine bağlı olarak da göz içerisindeki sıvının özelliğini yavaş yavaş kaybetmesi sonucunda retina üzerinde yırtıklar oluşabilir. Bu yırtıkların oluştuğu bölgelerde ise retina ile yapışık olduğu epitel doku arasına göz sıvısının ilerlemesi sonucunda, retina zamanla yapışık olduğu göz küresinin iç kısmından ayrılmaya başlayabilir. Kimi zaman belirli bir nedeni olmadan da bu rahatsızlık ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle düzenli olarak göz muayenesi yaptırmak, göz sağlığını korumaya katkıda bulunacağı gibi ortaya çıkabilecek rahatsızlıkları da erkenden teşhis etmeye olanak sağlayacaktır. Özet olarak; kalıcı körlüğe kadar problem ortaya çıkarabilecek retina dekolmanı rahatsızlığının nedenlerini aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • İleri seviyede miyop rahatsızlıklar,
  • İleri yaş nedeni ile göz sıvısının özelliğini kaybetmesi ve bu nedenle retina üzerinde yırtıklar oluşması,
  • Göz ameliyatları (katarakt, göz yaralanması sonrası) geçirmiş olmak,
  • Aileden gelen (kalıtsal) retina yırtılması problemleri.

Retina Dekolmanı Nasıl Anlaşılır?

Retina dekolmanı rahatsızlığında bazı ön belirtiler hastalığın varlığına dair ipuçları verebilir. Bu hastalığa yakalanan kişilerde gözde ani ışık çakmaları yaşanması muhtemeldir. Benzer şekilde görme alanında sinek uçmasına benzer nokta hareketleri de görülebilir. Kimi zaman bu nokta hareketleri yukarıdan aşağıya yönlü olup adeta kurum yağıyormuşçasına bir algı yaratır. Noktalar çoğunlukla siyah renkli olarak görülür. İlerleyen zamanlarda görmede bulanıklık ortaya çıkabilmektedir. Hatta bazı zamanlar gözü hareket ettirdikçe hareket eden grimsi renkte perde hareketleri de görülebilir. İlave olarak görme alanının bir bölgeden başlayarak ilerleyici daralması da işaretlerden biri olabilmektedir.

Ancak bu belirtiler her zaman dekolman problemini işaret etmeyebilir. Göz iltihabı, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve göz sıvısının yaşla beraber özelliğinin kaybolması da benzer işaretler gösterebilir. Bu nedenle ister retina dekolmanı hastalığı ister diğer göz hastalıkları olsun, görme alanında bu ve benzeri durumlarla karşılaşılması durumunda derhal bir göz muayenesi olunması gerekmektedir. Her rahatsızlıkta olduğu gibi bu rahatsızlıkta da erken teşhis büyük önem taşımaktadır.

Teşhisi için öncelikle uzman hekimler tarafından göz muayenesi yapılmaktadır. Göz damlası kullanılarak büyütülen göz bebekleri gözün iç kısmının incelenmesine olanak tanır. Detaylı göz muayenesinde kullanılan özel mikroskoplar ve mercekler vasıtasıyla göz küresinin iç bölgesi detaylı bir şekilde incelenir. Retina üzerinde oluşmuş herhangi bir yırtık veya dekolman rahatlıkla tespit edilebilir. Çok erken evredeki retina yırtıkları bu detaylı muayenelerde tespit edilebilirken, ileri seviyedeki yırtıklar normal bir göz muayenesinde dahi tespit edilebilmektedir. Retina dekolmanı tanı aşamasında ayrıca göz tomografisi ve göz anjiyosundan da yararlanılabilir.

Retina Dekolmanı Hastalığının Tedavisi Nasıl Yapılır?

Retina dekolmanı rahatsızlığında tedavinin başarılı olma ihtimali erken teşhis ve erken tedavi başlangıcı ile önemli ölçüde artmaktadır. Bu rahatsızlıkta asli tedavi yöntemi uzman hekimler ve operatörler tarafından belirlense de genel olarak göz üzerinde icra edilen vitrektomi ameliyatı ile hastalık tedavi edilmektedir. Eğer henüz dekolman gerçekleşmemiş ve sadece retina yırtığı var ise lazer operasyonu da kullanılabilmektedir. Ameliyatlar genel anestezi veya lokal anestezi altında yapılabilmektedir. Vitrektomi ameliyatı ile vitreus adı verilen göz küresi içindeki şeffaf sıvıya ulaşılarak buradan göz içinde oluşan retina yırtılmalarına, kanamalara, dekolman problemlerine, göz içine girmiş yabancı cisimlerin temizlenmesine, sarı nokta hastalıklarının giderilmesine imkân sağlanmaktadır.

Vitrektomi ameliyatı yaklaşık olarak bir veya iki saat sürmekte olup göze açılan üç delikten göz küresi içerisine girilmektedir. Retina dekolmanı ve diğer hastalıkların tedavisi sırasında açılan bu üç deliğin her birinin çapları yaklaşık bir milimetre olup deliklerden sırasıyla göz içini aydınlatan bir araç, göz içi tabakalar üzerinde çalışılmasını sağlayan başka bir araç ve göz içi basıncı sabit tutmak amacıyla sıvı dengesini sağlayan bir başka araç göz küresi içine yönlendirilir. Ameliyat sırasında göz içi sıvı boşaltılarak yerine çeşitli gazlar veya silikon yağı gibi tampon maddesi enjekte edilmektedir.

Dekolman tedavisinde ayrıca dıştan çökertme yöntemi (skleral çökertme yöntemi) adı verilen en eski yöntem de kullanılmaktadır. Skleral çökertme karmaşık olmayan yırtıklı retina dekolmanı vakaları için uygun bir tekniktir. Bu yöntemde; sert silikon bir parça retina yırtığına gelecek şekilde göz küresinin dış duvarına konarak çökertme uygulanır ve retina yırtığı kapatılır. Yırtığa dıştan yapılan bu müdahale ile kapandığı takdirde, retina altında biriken sıvı göz tarafından kısa bir süre içinde emilir ve dekolman sorunu ortadan kalkmış olur.

Retina Dekolmanı İyileşir Mi?

Retina dekolmanı hastalığı kendi kendine düzelebilecek bir hastalık değildir çünkü hasar gören retina hücreleri kendini yenileyememektedir. Bu nedenle, her şey yolunda gittiği taktirde hastalığın tedavisi amacıyla yapılan ameliyatın yaklaşık iki ay sonrasında iyileşme beklenmektedir. Ameliyat sonrasında ihtiyaç görülen kontrollere mutlaka gidilmesi gerekmektedir. Aksi taktirde iyileşme zamanları daha da uzayabilmektedir. Ameliyat esnasında göz içine gaz veya silikon yağı uygulanması durumunda hastanın cerrah tarafından belirlenecek süre boyunca yüzüstü pozisyonda yatması veya oturması gerekebilmektedir. Operasyon sonrası ilaç tedavisi veya göz damlaları verilmektedir.

Göz hijyenine, gözün iyileşene kadarki süre boyunca büyük önem gösterilmesi gerekmektedir. Bu nedenle genelde evde istirahat etmesi istenen bir davranıştır. Retina dekolmanı operasyonu esnasında bazen göz içine hava veya gaz bırakılmaktadır. Bu durumda yüksek irtifalara çıkmadan önce (dağlık alanlar, uçakla seyahat, vb.) mutlaka doktor tavsiyesi alınmalıdır. Aksi taktirde göz içerisinde geri döndürülemeyecek ciddi hasarlar ortaya çıkabilmektedir. Hastaların genel olarak normal yaşamlarına kısa sürede geri dönmelerine rağmen ağır spor faaliyetlerinden veya ıkınma, şiddetli öksürük gibi zorlayıcı durumlardan uzak durmaları önem arz etmektedir.

Retina Dekolmanı Tekrar Oluşur Mu?

Retina dekolmanı hastalığı ameliyat ile tedavi edilse bile tekrar oluşma ihtimali vardır. Göz küresi içinde ve retina üzerinden temizlenen zar parçaları zamanla tekrar oluşabilmektedir veya yeni yırtıklar gerçekleşebilmektedir.

Lensin Şeffaflığını Kaybetmesi (Katarakt)

Lensin Şeffaflığını Kaybetmesi (Katarakt)  

Fotoğraf makinesinin objektifi gibi gözün içinde de saydam – doğal bir lens bulunur ve bu lens cisimlere odaklanarak görünümün net bir şekilde gözdeki retina tabakasına aktarılmasına yardımcı olmaktadır.  

Katarakt Nasıl Gelişmektedir?  

Yaş ilerledikçe lens saydamlığını kaybetmeye başlamaktadır. Gözün saydam, doğal merceğinin bulanıklaşmasına katarakt adı verilmektedir. Bu değişimi renkleri daha soluk görme, görme kalitesinde azalma, sisli bir perde arkasından bakıyormuş hissi ile algılanmaktadır. Başlangıç katarakt rahatsızlığında kullanılan gözlükler bu problemlerin bir miktar azalmasına yardımcı olabilmektedir. Mineral ve vitaminlerden doğal – zengin bir diyet ve zararlı olan ultraviyole ışınlardan korunmayı sağlayacak bir güneş gözlüğü, başlangıç seviyesinde kataraktı olanların alabileceği en önemli tedbirlerden bazılarıdır.    

Katarakt Gelişiminde Risk Grupları Kimlerdir?  

En çok görülen katarakt tipi, yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan katarakttır. Genel olarak 55 – 60 yaşından sonra başlamaktadır. 75 yaş üzerindeki bireylerin %70’inde katarakt bulunmaktadır. İleri yaş hariç; sigara kullanımı, diyabet (şeker hastalığı), göz iltihabı (üveit) ve göz travması, uzun süre steroid kullanılması, gözlerin uzun süre ultraviyole ve güneş ışınlarına maruz kalması ile erken yaşta katarakt görülmesi söz konusu olabilmektedir.   

Katarakt Semptomları  

Katarakt’ın en sık karşılaşılan belirtileri arasında ise görme bulanıklığı en başta gelmektedir. Bu bulanıklık, sisli görme şeklinde de kendini gösterebilmektedir. Katarakt sebebiyle ortaya çıkan görme bulanıklığı, var olan gözlük numaralarının değişmesiyle ya da gözlük takmak suretiyle düzelecek bir rahatsızlık değildir. 

Kataraktın diğer bazı belirtileri ise aşağıdaki gibidir:   

  • Gece karanlıkta görüşün biraz daha azalması söz konusu olabilir,
  • Gece araba farları parlaklığı ve gün ışığından rahatsız olma durumu ortaya çıkar,
  • Renklerin soluklaşması gibi durumlarla karşılaşılır,
  • Bazı katarakt tipleri çift görmeye de sebep olabilir.
  • Nükleer tipte olan kataraktta, kataraktlı lensin şişmesi ile bazı kişiler yakını daha iyi gördüklerini fark edebilmektedir.

Bebek ve Çocuklarda Katarakt Olur Mu?  

Bebeklerde ve çocuklarda oldukça nadir de olsa katarakt görülebilmektedir. Sıklıkla doğumsal (konjenital) katarakt olarak karşılaşılan bu durumun gelişimi, ileri yaşa bağlı ortaya çıkan yetişkin kataraktından tamamen farklıdır. Doğumsal katarakt çocuğun anne karnında geçirdiği enfeksiyonlar, bazı genetik hastalıklar ya da metabolik hastalıkları sebebi ile ortaya çıkabilmektedir. Doğumsal katarakatlar görmeyi tehdit edecek seviyede ise zaman kaybedilmeden ameliyat ile tedavi edilmelidir. İleri düzeyde konjenital kataraktlar tedavi edilmediği taktirde derin ambliyopiye (göz tembelliği) sebep olmaktadır.  

Katarakt Teşhisi Nasıl Koyulmaktadır?  

Katarakt (çok ileri düzeyde katarakt hariç) dışarıdan bakıldığı zaman çıplak gözle görülmemektedir. Katarakt varsa, hekim muayenesi esnasında gözlükle görme seviyesinin artmadığını tespit etmektedir. Doğal lensin şeffaflığını yitirmesi ile meydana gelen katarakt biyomikroskop muayenesiyle tespit edilmektedir. Kataraktın seviyesinin daha iyi değerlendirilebilmesi ve görme azlığına sebep olabilecek diğer hastalıkların (glokoma bağlı göz sinir hasarı, sarı nokta hastalığı gibi) tespitinde göz bebekleri damla ile büyütülerek oftalmoskopik muayene yapılmaktadır.  

Katarakt Ameliyatı Öncesinde ve Sonrasında Nelere Dikkat Edilmelidir?  

Katarakt ameliyatına karar verildiğinde, ameliyatta kullanılacak olan göz içi lensinin gücü ve tipi ve gücü ile ilgili bir test yapılmaktadır. Katarakt ameliyatı genel olarak damla anestezisiyle yapıldığından ameliyat öncesi aç kalınmasına gerek yoktur. Aspirin gibi kan sulandırıcı etkisi olan ilaçların ameliyattan bir hafta önce kesilmesi gerekmektedir.   

Ameliyattan sonra göz steril bir bant ve ilaçlı bir pomat ile kapatılmaktadır. Katarakt ameliyatından hemen sonra eve gidebilir, ertesi sabah kontrol muayenesi esnasında pansuman açılarak 3 hafta boyunca kullanılması gereken iki tane göz damlası reçetesi verilmektedir. Ameliyat olduktan iki gün sonra duş alabilir ve yüzünüzü yıkayabilirsiniz.   

Göz Travmaları (Göz İçi Kanamalar, Retinal Yırtıklar)

Göz Travmaları (Göz İçi Kanamalar, Retinal Yırtıklar)

İnsan vücudunda büyük işlevleri yerine getiren organlar bulunmaktadır. Bu önemli organların başında göz gelmektedir. Gözler gördükleri büyük işlevin yanında çok hassas ve dikkat edilmesi gereken bir organdır. Göz hastalıkları çok çeşitli ve tehlike yaratacak boyutlara ulaşabilmektedir. Göz travmaları yaşanmaması ve yaşandığında da büyük tehlikelere yol açmaması için sürekli göz kontrolleri ve tedavileri yapılmalıdır. 

Gözde meydana gelen ufak bir rahatsızlık büyük sorunlara yol açabilmektedir. Bu sorunlar son aşamada yerini göz kaybetmelerine kadar bırakabilir. Göz hastalarının başına gelebilecek en olumsuz durum gözleri kaybetmektir. Göz kaybı yaşayan hastalar geri kalan hayatlarında büyük sorunlar yaşamaktadır. Bu büyük sorunlar yaşam kalitesini düşürerek beraberinde birçok psikolojik rahatsızlığı da getirmektedir. 

Göz hastalıkları, dereceleri bakımından birbirinden farklı risk boyutlarına sahip olmaktadır. Önemsenmeyen ufak bir ağrı büyük bir göz rahatsızlığı riskine yol açabilmektedir. Ayrıca her göz yapısının farklı oluşu ve göz renginin de gözün sağlığı üzerindeki etkisi sebebiyle değişik rahatsızlıklar yaşanmaktadır. Bazı göz hastalıkları başlangıcında herhangi bir uyarı vermez. Uyarı vermeyen bu hastalıklar sinsice ilerler ve riskli bir boyuta ulaşır. Hasta herhangi bir belirti ile karşı karşıya gelene kadar göz kaybı sorunu çoktan oluşmuştur. Göz travmaları yaşanmadan sağlıklı olarak bilinen gözlerin de doktor kontrollerini yapması gerekmektedir. Bu sebeplerden dolayı göz doktorları bireylerin göz ağrıları başlamadan sürekli kontrolleri düzenli olarak yapmaları üzerinde durmaktadır. 

En Tehlikeli Göz Hastalıkları

  • Glokom,
  • Gözde oluşan sarı nokta rahatsızlığı,
  • Şeker hastalığından dolayı oluşan körlük,
  • Güneşe bağlı oluşan göz lekeleri,
  • Retina dekolmanı,
  • Gözdeki atar ve toplardamar tıkanıklıkları,
  • Göz travmaları (retinal yırtıklar, göz içi kanamalar),
  • Çocuklarda oluşan katarakt ve göz tansiyonu,
  • Göze bir cisim çapması, veya kontakt lens kullanımı,
  • Ağrısız görme kaybı.

Göz içi Kanamalar ve Retinal Yırtıklar 

Göz içi kanamaları gözün arka kısmında oluşan bir rahatsızlıktır. Bu göz hastalığı birçok farklı Hatlığın sonucunda oluşabilecek bir durumdur. Gözün iç kısmını bir perde gibi saran ve görme sinyallerini meydana getiren sinir tabakası retina olarak tanımlanmaktadır. Gözlerin iç kısmını dolduran jelimsi yapıya da vitreus denir. Sağlıklı bir görüş sağlanması için ışınlar vitreusu geçerek retinaya dağılmadan ulaşmalıdır. Göz içi kanamaları oluştuğu zaman vitreusun bu jelimsi yapısı bozulur ve ışınların net bir şekilde retinaya ulaşması engellenir. Böylece görme kayıpları oluşmaktadır.

Göz İçi Kanamaların Sebepleri 

Göz içerisinde bulunan damarların hangi sebeple olursa olsun yırtılması ve bu damarlardan kan sızması göz içi kanamalarına sebep olmaktadır. Göz içi kanamalarında en yüksek oranla risk oluşturan hastalık diyabettir. Bu oran %50 ile en yüksek risk grubunu oluşturmaktadır. Göz arkasındaki damarlar hasar alınca yeni damarlar oluşur ve bu yeni damarlar kanayıp bu durumu ortaya çıkarmaktadır. 

Göz travmaları ve buna bağlı oluşan göz içi kanamalarında diğer bir sebep ise retinal tıkanıklardır. Retinada bulunan toplardamarlar tıkanır ve yeni damar oluşumları başlar. Bu yeni damarlar yırtılarak göz içi kanamalarına sebep olmaktadır. Sarı nokta hastalığı ve beyin kanamalarında da bu olumsuz durum oluşmaktadır. Bunların yanında kullanılan kan sulandırıcı ilaçlar da sebep olarak gösterilmektedir.

Göz İçi Kanamalarında Belirtiler 

En çok görülen belirtiler bulanık görme olarak bilinmektedir. Bunun yanında sinek uçuşması veya örümcek ağı gibi lekeler de görülmektedir. Ağrı yapmayan bu hastalığın bir diğer belirtisi ise gözde ışık çakması olmaktadır. Bu belirtileri olan hastaların hızlı bir şekilde tedavi yoluna gitmeleri gerekmektedir. Göz travmaları için acil ameliyat yapılabilecekken bazen de beklenebilir. Bu hastalığın evresine göre değişmektedir. Ancak belirtiler görüldükten sonra acil bir şekilde tedavi yapılmalıdır.

Glokom (Göz Tansiyonu)

Glokom (Göz Tansiyonu)

Glokom diğer adı ile göz tansiyonu gözün içerisindeki basıncın yükselmesi nedeni ile olan göz siniri hasarına denilmektedir. Günümüzde sık karşılaşılan bu hastalığın olabildiğince erken tedavi edilmesi gerekmektedir. Aksi halde erken tedavi edilmeyen durumlarda kalıcı körlük meydana gelebilmektedir. Normal sağlıklı bir gözde aköz adı verilen bir sıvı bulunmaktadır. Göz tansiyonu olan bir gözde bu sıvı dışarı akamadığı için tıkanıklık yapar ve tıkanık olan sıvı da göz içerisindeki basıncı arttırır. Böylece göz tansiyonu meydana gelir. Aynı zamanda sıvının gözde tıkanması göz sinirlerine zarar verir. Glokom özellikle 40 yaş sonrasında çok fazla görülmektedir. Herhangi bir ciddi görme kaybı olmaması için erken teşhisin önemi büyüktür. Belirti vermediği için bu teşhisler genelde göz ile ilgili farklı sorunlar için doktora gidildiğinde ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle her yıl bu tür hastalıkların önlenebilmesi ya da daha fazla ilerlememesi için rutin göz kontrolüne gidilmelidir.

Glokom İçin Risk Altında Olanlar Kimdir?

Bazı faktörler glokom meydana gelmesi riskini artırmaktadır. Bu faktörlere sahip olan kişilerin düzenli olarak göz muayenesi olması gerekmektedir. Riski artıran faktörler şu şekildedir;

  • Şeker hastalığı olanlar
  • Özellikle 40 yaş üstü kişiler
  • Sigara kullanan kişiler
  • Gözünde bir yaralanma geçirenler
  • Genetik yatkınlık
  • Uzun süreli kortizon kullananlar
  • Miyopi kusuru olanlar

Bu maddelerden birine ya da daha fazlasına sahip olan kişilerin göz konusuna daha fazla dikkat etmeleri gerekmektedir. Çünkü diğer kişilere oranla glokom yani göz tansiyonuna sahip olma riskleri daha yüksektir.

Glokom Belirtileri

Glokom erken dönemlerinde herhangi bir belirti göstermemektedir. Bu yüzden oldukça ciddi bir problemdir. Fakat ilerleyen evrelerde gösterdiği belirtiler şu şekilde olmaktadır;

  • Gözde sertlik hissinin olması
  • Geçici bulanık görme
  • Göze dokunulduğunda ağrı
  • Göz çevresinde ve başta ağrı
  • Gözler arasında boyut farkı oluşması
  • Gözlerin olduğundan daha iri olması

Glokom (Göz Tansiyonu) Tedavisi

Glokom tanı koyulduktan sonra hastalığın evresine göre tedavi şekline karar verilmektedir. Fakat glokom tedavisine başlanana kadar glokom ’un göze verdiği zarar geri döndürülememektedir. Bunun sebebi ise glokom sinirlere zarar verdiği için sinirlerin tekrar yenilenme gibi bir özelliğinin bulunmamasıdır. Bu nedenle glokom tedavisi daha fazla zarar oluşmaması üzerine yapılmaktadır. Glokom tedavisinde daha çok göz damlası kullanılmaktadır. Göz damlaları gözün içerisindeki basıncın düşürülmesine yardımcı olmaktadır. Göz damlası daha çok fazla ilerlemeyen glokom evrelerinde kullanılmaktadır. Çok fazla ilerleyen glokom evresinde ise tedavi olarak lazer seçeneği ya da cerrahi operasyonlar yapılmaktadır. Göz tansiyonu tedavilerinde hastaların dikkat etmeleri gereken bazı şeyler bulunmaktadır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir;

  • Göz damlası glokom hastalarında sıklıkla kullanılan bir tedavi seçeneğidir. Fakat göz damlasının dikkatli bir şekilde kullanılması tedaviyi etkilemektedir. Öncelikle damlanın her gün aynı saatte kullanılması gözdeki basıncın düşürülmesinde daha etkili olmaktadır. Doktorun söylediği her detay dinlenmeli ve damla düzenli bir şekilde kullanılmalıdır. Göz damlaları aynı zamanda bazı yan etkiler yapabilmektedir. Bu yan etkiler genelde kalbin düzensiz atması ve zor solunum yapma gibi ciddi şeyler görülebilir. Bu gibi yan etkiler görüldüğünde mutlaka vakit kaybetmeden doktora gidilmelidir.
  • Glokom belirti vermeden sessiz bir şekilde ilerleyebilen bir hastalık olduğu için kişilerin düzenli olarak doktor kontrollerine gitmesi gerekmektedir. Göz tansiyonu tanısı koyulan hastaların ise sık aralıklar ile tedavinin işe yaradığını öğrenmek için rutin olarak kontrollerin yaptırmaları önerilmektedir.
  • Glokom tanısı koyulduktan sonra doktora kullanılan bütün ilaçlar söylenmelidir. Tedavi için verilen göz damlaları bazen kullanılan ilaçlar ile etkileşimi olabilmektedir. Bu nedenle özellikle sistemik bir hastalığı olan kişiler dikkatli davranmalıdır.
  • Glokom hastalığı ilerleyen bir hastalık olduğu için hastalığa sahip kişilerin bir ömür tedavi olmaları gerekmektedir. Tedavi aksatıldığında glokom hızlı bir şekilde ilerlemektedir.

Çocuklarda Katarakt ve Göz Tansiyonu

Çocuklarda Katarakt ve Göz Tansiyonu 

Çocuklarda katarakt ve göz tansiyonu tıpkı büyüklerde olduğu gibi en çok görülen göz rahatsızlıklarındandır.  Bu durum erken tanı ve tedavi ile hafifletilmekte ya da düzeltilmektedir. Özellikle çocuğun iki yaşından önce gözlerinin kontrol edilmesi varsa göz kusurlarının düzeltilmesi noktasında büyük başarılar sağlamaktadır. Bu nedenle ebeveynlerin çocukların gözlerinde herhangi bir anormallik fark ettiklerinde ya da ailede görme kusuru varsa çocuklarını doktora götürmesi gerekmektedir.

Çocuklarda Katarakt

Her 250 çocuktan birinde görülen katarakt, çok önemli göz rahatsızlıklarından biridir. Genelde yaşlılarda görülen bu durum, gerekli önlemler alınmadığında çocuklarda körlüğe bile sebep olabilmektedir. Bu durumun çocuklarda görülmesinin sebepleri ise; annenin hamilelik döneminde geçirdiği enfeksiyonlar ve kullandığı ilaçlardan kaynaklanabilmektedir. Ayrıca bu rahatsızlık hiçbir sebep olmadan da ortaya çıkabilmektedir. 

Çocuklarda katarakt belirtileri ise göz bebeğinin diğer göz bebeğinden farklı olması, kataraktlı gözün donuk görmesi ve beyaz olması sayılabilmektedir. Doğuştan kaynaklı görülen katarakt, ilk altı haftada ameliyat ile tedavi edilerek total görme kaybı ve göz tembelliği gibi sorunların önüne geçilebilecektir. Doğumdan sonra görülen katarakt da ise iki yaşına kadar tedavi edildiğinde güzel sonuçlar elde edilecektir.

Çocuklarda Katarakt Görülmesi

Yaşa göre sınıflandırılan katarakt, görmeyi sağlayan merceğin saydamlığını kaybedip matlaşması sonucunda ortaya çıkan bir göz rahatsızlığıdır. Doğuştan kaynaklı olarak gelişen katarak, konjenital katarakt olarak adlandırılırken yaş aldıkça ortaya çıkan katarakt da senil katarakt olarak adlandırılmaktadır. Bu rahatsızlık, bir veya iki gözde de görülebilmektedir. Fakat iki gözde de katarakt görüldüğünde bir göz diğerinden her zaman daha fazla etkilenmektedir.

Katarakt rahatsızlığının tek tedavi yöntemi cerrahi müdahaledir. Uzman doktor; ameliyatın ne zaman yapılacağına, rahatsızlığın tek ya da çift taraflı olmasına göre detaylı bir muayeneden sonra karar verecektir. Gerçekleştiren muayenelerde de görüldüğü üzere tüm katarakt rahatsızlıkları aynı şekilde gerçekleşmemektedir. Genelde tüm lensin bulanıklaşması şeklinde oluşurken bazen de önce lensin bir bölümü bulanıklaşıp zamanla diğer bölümlere yayılmaktadır.

Konjenital (Doğumsal) Katarakt 

Konjenital bir diğer adıyla doğumsal katarakt, çocuğun doğumundan itibaren görülmekte olan, lensin tek ya da çift taraflı olarak saydamlığını kaybetmesi ve opaklaşması durumudur. Bu rahatsızlığın görülme nedeni ise annenin gebelik sırasında enfeksiyonlara karşı ilaç kullanması sonucunda oluşmaktadır. Ayrıca hiç bir nedene bağlı olmadan da bu rahatsızlık görülebilmektedir. Doğumsal kataraktın belirtileri ise; bir göz bebeğinin diğer göz bebeğinden farklı renkte olması ya da gözde kayma yani şaşılık olmasıdır. Çocuklarda katarakt durumunun fark edilmesi ile hemen göz uzmanına başvurulması gerekmektedir. Çünkü tek taraflıysa ve görmeyi engelliyorsa tanı konduktan hemen sonra gecikmeden ameliyat yapılması gerekmektedir. Ayrıca bu rahatsızlıkta en önemli sorun ambliyobidir (göz tembelliği). Hastanın göz tembelliğinden kurtulması için en kısa sürede ameliyat edilmesi gerekmektedir.

Katarakt; göz damlası, ilaç, egzersiz veya gözlük kullanılarak yok edilmemektedir. Bu rahatsızlıktan kurtulmanın tek yolu, gözdeki kataraktlı lensin saydam olan göz içi lensiyle değiştirmektedir. Bu ameliyatın başarı oranı ise oldukça yüksektir.

Doğumsal Katarakt Tedavisi

Doğumsal katarakt tedavisi için FAKO yöntemi tercih edilmektedir. Eğer hastanın yaşı uygunsa göz içine katlanabilir mercek yerleştirilerek operasyon gerçekleştirilmektedir. Ayrıca bu tedavinin en önemli bölümü, ameliyat sonrası göz tembelliği ile mücadeledir. Burada aile hekiminin uzman doktorla iş birliği yapması çok önemlidir. Eğer istenilen iş birliği sağlanamaz ise erken yapılan ameliyatın hiçbir faydası olmayacaktır. Ayrıca bu dönemde ameliyatta mercek kullanıp kullanılmamaya bağlı olarak çocuğun gözlük ya da kontakt lens kullanması gerekebilmektedir.

Çocuklarda Katarakt Ameliyatı

Çocuklarda uygulanan katarakt ameliyatı da yetişkinlere uygulanan ile hemen hemen aynıdır. Yetişkinlerden farklı olarak saydamlığını kaybetmiş olan göz merceğinin arka zarı da alınabilmektedir. Ayrıca hasta eğer iki yaşından küçükse mercek yerleştirilmeyecektir.

Ebeveynlerin katarakt konusunda dikkatli olmaları gerekmektedir. Ayrıca kataraktlı çocukların genel olarak  %25 – 50’ sinde katarakt ile birlikte göz tansiyonu da görülmektedir. 

Çocuklarda Göz Tansiyonu (Glokom)

Çocuklarda göz tansiyonu bir diğer adıyla glokom bir oran vermek gerekirse 150000 doğumda bir bebekte görülmektedir. Bu durum eğer tedavi edilmez ise çocukta kalıcı görme kaybına neden olmaktadır. 

Bebeklerde göz için basınç arttığı zaman gözler balon gibi genişlemekte ve büyümektedir. Bu durum göz tansiyonu için önemli bir işarettir.  Ayrıca çocukta ışığa karşı aşırı hassasiyet, gözde sulanma ve kayma gibi belirtiler de göz tansiyonu belirtileridir. Bu hastalığın tedavisi ne kadar erken yapılırsa görme oranı da o denli korunabilecektir.

Çocuklarda Görülen Glokom Çeşitleri

Çocuklarda göz tansiyonu farklı türlerde meydan gelebilmektedir. Çocuklarda görülen bu rahatsızlığın çeşitleri ise aşağıdaki gibidir.

  • Aniridi,
  • Katarakt cerrahisinden sonra meydana gelen Glokom,
  • Enflamasyon,
  • Primer Konjenital Glokom,
  • Axenfeld yada Reiger Anomalisi,
  • Sturge Weber Sendromu,
  • Peter Anomalisi görülen Glokom çeşitlerindendir.

Çocuklarda Glokom Tanı ve Tedavi

Altı aylık veya daha küçük bebeklere narkoz işlemi uygulamadan göz tansiyonu ölçülmektedir. Bebek beslenme sonrası uykuya meyilliyken bu muayenenin gerçekleştirilmesi kolaylaşmaktadır. Fakat bebek altı aydan büyükse narkoz vermeden tansiyon ölçmek doğru sonuçlar vermeyebilir. Genelde altı aydan büyük bebekler için genel anestezi tercih edilerek ölçme gerçekleştirilmektedir. Bu durum ayrıca detaylı bir muayeneye olanak sağlamaktadır. Bu sayede hastalığa neden olan göz sıvısının dışa çıkış sitemi mercekler yardımı ile incelenecektir. İncelemede göz çapını ölçerek bir genişleme veya korneada herhangi bir bulanıklı olup olmama ve görme sinirinde bir hasar oluşup oluşmadığı saptanacaktır. 

Yapılan muayeneler sonucunda çocuklarda göz tansiyonu olduğu ortaya çıkarsa ameliyat yöntemi tercih edilecektir. Yetişkinlere göre daha karmaşık yapıda olan bir ameliyatla (endoskopik görüntüleme yardımı ile uygulanan gonyotomi) çocuklar % 90’ın üzerinde sağlıklarına kavuşabilmektedir. 

Ebeveynler, çocuklarda katarakt ve göz tansiyonu gibi rahatsızlıkların önüne geçebilmek için çocuklarının göz kontrollerini ihmal etmemelidir. Doktorlarının önerdiği aralıklarda göz muayenesine çocuklarını bebeklik döneminden itibaren götürmelidir.

 

Ağrısız Görme Kaybı

Ağrısız Görme Kaybı

Ağrısız görme kaybı yalnızca bir gözde meydana gelebilir iken bazı durumlarda her iki göz birden oluşabilmektedir. Yalnızca birkaç gün içinde gelişebilen ağrısız ani görme kayıplarında retinanın tamamı etkilenebildiği gibi yalnızca bir kısmı da etkilenebilmektedir. Ani görme kayıplarının yalnızca ağrısız olmadığı bilinmektedir. Ağrılı da olabilen görme kayıplarında hastaların durumu ciddiye alması ve en ufak bir belirtide göz doktorlarına giderek muayene talep etmeleri gerekmektedir. Ağrısız ani görme kayıpları arasında belli başlı rahatsızlıklar bulunmaktadır. Bu rahatsızlıklar aşağıda özetlenmiştir:

  • Göz migreni,
  • Retina dekomanı ya da diğer ismi ile retina yırtılması,
  • Sistemik optik nörapati gelişmesi,
  • Geçici iskemik atak oluşumu,
  • Papilla ödem,
  • Retina arter embolisi,
  • İleri dereceli retinit,
  • Sarı nokta üzerinde oluşan ani kanamalar,
  • Vitre üzerinde kanama,
  • Metil alkol gibi bazı maddelerin gözde kalıcı hasara neden olması.

Göz Migreni

Ağrısız görme kaybı rahatsızlıkları arasında yer alan göz migrenine sık sık genç yaştaki hastalarda rastlanmaktadır. Bu hastalık sırasında oluşan kramplar yaklaşık olarak 10 dakika ile 60 dakika arası sürmektedir. Kramp başlangıcında göz kamaşması meydana gelmekte ve ardından gözde sinek uçuşmaları hissedilmektedir. Gözünün önünde renkli haleler görmeye başlayan hastada ilerleyen saatlerde şiddetli baş ağrısı meydana gelebilmektedir.

Retina Dekomanı

Diğer ismi retina yırtılması olarak bilinen bu rahatsızlık kendini ilk olarak ışık çakmaları şeklinde göstermektedir. Rahatsızlık sonucu görme yeteneği tamamen kaybolabildiği gibi, iç tarafı görüp de dış tarafı iyi görememe ya da alt taraftaki cisimleri seçebilirken üst taraftakileri seçememe gibi durumlardan da ortaya çıkabilmektedir. Rahatsızlık daha çok retina damarı tıkanması, hipertansiyon ya da damar sertleşmesi gibi hastalıklar ile birlikte görülmektedir.

Sistemik Optik Nörapati

Ağrısız görme kaybı rahatsızlıklarından biri de sistemik optik nöropatidir. Bu rahatsızlıkta gözleri besleyen optik sinir ağlarında bir tıkanma meydana gelmekte ve hastalara ciddi sorunlar yaşatabilmektedir. Nörapatinin ortaya çıkmasındaki en yaygın iki neden temporal arteri ve şeker hastalığıdır.

Geçici İskemik Atak

GİA şeklinde kısaltılan geçici iskemil atak, hastalarda geçici olarak ya da aralıklı şekilde meydana gelmektedir. Beyne geçici süre kan gitmemesi durumunda oluşan bu karakterize durum ne kadar uzun sürerse o kadar zarar vermektedir. İskemik ataklar sonucu üç kişiden biri felç yaşamaktadır. Bu nedenle oluşan hiçbir iskemik atak hafife alınmamalıdır. 

Papilla Ödem

Bir çeşit ağrısız görme kaybı olan papilla ödem, yaklaşık olarak 1 saniye ile 5 saniye arasında süren bir dönemdir. Bu rahatsızlığın ortaya çıkmasının en büyük nedeni kafa içi basıncın dengesiz bir şekilde artmasıdır.

Retina Arter Embolisi

Geçici ortaya çıkan görme kayıpları arasında en önemlisidir. Yaklaşık olarak 1 dakika ile 15 dakika arasında süren retina arter embolisine en sık şah damarında yani karotiste rastlanmaktadır. Daha az sıklıkta ise aort damarı ve kalpte yer alan damarlarda görülebilmektedir. Kişilerde oluşan büyük emboliler sonucu kalıcı körlük meydana gelebilmektedir. 

İleri Derece Retinit

Toksik madde ve çeşitli mikroplar nedeni ile ortaya çıkan birtakım retina iltihaplarıdır.

Sarı Nokta Üzerinde Kanama

Ağrısız görme kaybı hastalıklarından olan ve makulada kanama adı ile de bilinen rahatsızlıkta, sarı nokta üzerinde kanama oluşmasındaki en büyük neden diyabet hastalığıdır. Diyabet hastalığının yanı sıra hipertansiyon da göz içerisinde kanama meydana getirebilmektedir. 

Vitre Üzerinde Kanama

Vitre üzerinde kanamada görme kaybı oluşmadan hemen önce göz içerisinde sinek uçuşmaları ve örümcek ağ görünümü hissedilmektedir. Bu tarz kanamalar daha çok retina yırtığı olan kişilerde, şeker hastalığına sahip kişilerde görülmektedir. Aynı zamanda gözde gelen darba sonucu da kanama meydana gelebilmektedir.

Bazı Maddelerin Gözde Kalıcı Hasar Oluşturması

Bazı maddelerin gözde kalıcı hasar oluşturması da söz konusu olabilmektedir. Bunlar başlıca metil alkol ve türevi maddeler olmaktadır.