Op.Dr. Yalçın İşcan MENÜ

Katarakt

Katarakt

Katarakt

Göz merceğimizin görevi, gözümüzün içerisinde yer alan görüntünün retina tabakası üzerine odaklanabilmesini sağlamaktır. Bu görevin tam olarak yerine getirilememiş olması sebebi ile katarakt adını verdiğimiz hastalık meydana gelmektedir. Bu bağlamda katarakt, göz merceğimizin bozulması sonucu saydamlığını kaybederek buzlu cam haline gelme sürecini ifade etmektedir. Saydamlığını kaybeden bir göz ise görüntü ve ışığın retina tabakası üzerine ulaşmasını engellemektedir. Bunun sonucunda ise görme kayıpları ortaya çıkmaktadır.

Gözü bir fotoğraf makinası gibi düşünürsek kataraktı da makine önündeki merceğin buzlu cam haline gelmesi gibi düşünebiliriz. Aslında vücudumuz üzerinde en erken yaşlanma belirtisi gösteren dokularımızdan birisi de göz merceğimizdir. Görme bozukluğu yaşamayan bireyler, 40-45 yaşlarında öncelikle göz merceğinin artık özelliğini eskisi gibi koruyamaması sonucunda yakına odaklamayı kaybetmektedir. Dolayısı ile kişilerde yakını gözlüksüz bir halde görememe problemi baş göstermektedir. Bu dönemde yakın gözlüğe ihtiyaç duyan bireylerin mercekleri, sonraki yaşlarında (60 -80 yaş) saydamlaşarak katarakta dönüşmektedir. Bununla beraber ise kişiler, gözlükler ile düzelmeyen bir görme kaybı yaşamaktadır. 

Görme kayıpları, erken zamanlarda renklere karşı soluklaşma, hafif bulanıklık ve ışıklarda dağılma ile başlamaktadır. Sonraki dönemlerde ise katarakt türüne göre gözlerde yalancı bir miyopi meydana gelmektedir. Yalancı miyopinin artması ile birlikte kişinin, uzağı görememe sorunu daha da fazla artış göstermektedir. Fakat bu dönemde gözler belirli bir süre zarfınca miyopi nedeni ile yakını gözlüksüz görmektedir. İleri yaşlarda ise bu yakını gözlüksüz görebilme dönemi kalıcı olmamaktadır. Katarakt ilerlediği vakit kişi gerek uzağı gerekse yakını görmelerde gözlükle bile düzelemeyecek problemler yaşamaktadır. Katarakt, genellikle her iki gözde de aynı miktarlarda görülse dahi bazı kişilerde tek bir gözün bozulma süreci aktifleşir. Bu bağlamda görme fonksiyonlarımızın azalması, hayat kalitemizi oldukça bozarak çeşitli yaralanmalara ve hatta ölüm ile sonuçlanabilecek olaylara sebebiyet vermektedir.

Unutulmamalıdır ki katarakt, bir hastalık değil yaşlanmamız ile birlikte gelişen doğal bir süreçtir. Yaşın getirmiş olduğu bu sürecin elbette bir tedavi yöntemi de bulunmaktadır. Katarakt, dünyada yaygın olan bir süreç olarak gelişmektedir. Bu sebeple dünyada en çok ameliyat yapılan ameliyat, katarakt ameliyatıdır. Öyle ki; geçen yıl yapılan katarakt ameliyatı, Amerika Birleşik Devletleri’nde 3,5 milyon, Türkiye’de ise bu oran, 500.000 civarlarındadır. Ayrıca katarakt ameliyatının da dünya çapında gerçekleştirilen en başarılı operasyonlar olduğunu da belirtmek gerekmektedir.

Katarakt En Fazla Kimlerde ve Hangi Yaş Aralığında Görülmektedir? 

Göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi nedeni ile ortaya çıkan kataraktın aslında pek çok nedeni olabilmekte olup her yaşta görülebilmektedir.

Peki katarakt çeşitleri nelerdir? Temelde kataraktı 3 ana grupta ayırmak mümkündür. Bunlardan en sık görüleni ve 1. kategoriden olan yaşlanma kataraktıdır.  Bu grupta yer alan katarakt, genelde 50 yaş sonrasında başlayıp genelde 60 yaş sonrasında ameliyat gerektiren katarakt çeşididir. Bu türden olan kataraktlarda, daha fazla ilerlediği takdirde tamamı beyaz hale gelmekte olup görme yetisi tümü ile kaybedilmektedir.

2.grupta yer alan kataraktlar, her yaşta görülebilen göz içi travmaları adı verilen üveit, kortizonlu ilaç kullanımları ve diğer sistemik hastalıkların baş göstermesi ile birlikte ortaya çıkmaktadır. Bu türden olan kataraktların ise meydana gelmesi yaşlanma sebebine bağlı olmazken, diğer bozukluklar burada etken konumdadır.

3.grupu ise; doğumsal olarak bilinen konjenital kataraktlar oluşturmaktadır. Bu türden olan kataraktlar, doğum esnasında fark edilmekte olup sıklıkla bebeğin anne karnındaki gelişimini önleyecek faktörlerin gelişmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu grupta yer alan kataraktların, göz tembelliğine yol açma riskine karşın ameliyat ve tedavisinin vakit kaybetmeden yapılması gerekmektedir.

Katarakt Tanısı Nasıl Konulur ve Nasıl Anlaşılır?

Katarakt tanısı, öncelikle göz doktorunun yapacağı detaylı bir muayene ile konulmaktadır. Muayene esnasındaki önemli noktalar, katarakt tipini belirlemektedir. Daha sonrasında hastada görmeyi etkileyebilecek sar nokta hastalığı patolojilerinin olup olmadığını anlamak, katarakt ameliyatı esnasında ortaya çıkabilen başka nedenlerin olabileceğini belirlemektedir. Bu sebeple doktor, muayene esnasında görme düzeylerini ölçmektedir. Sonrasında ise gözlük ile görebilmenin ne kadar düzeldiğini anlamaya çalışmak için göz tansiyonu ölçülmektedir. Ardından gözbebeğinin büyüyüp büyümediğini değerlendirerek göz dibi muayenesi yapmaktadır. Muayenenin ardından retinada herhangi bir yırtık olup olmadığı ve sarı noktanın sağlam olup olmadığı değerlendirilmektedir. 

Sarı noktanın özellikle OCT adı verilen göz tomografisinin daha ayrıntılı bir şekilde incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir. Muayene sonrasında ise katarakt tanısının konulup konulmayacağına karar verilmektedir. Bu sürecin ardından ise ameliyatın gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğine karar verilmektedir. Eğer ameliyat kararı verilmiş ise kişiye uygulanacak ameliyat türü belirlenmekte ve göze yerleştirilecek olan lensin cinsinin hasta ile konuşularak seçilmesi gerekmektedir.

Katarakt Belirtileri Nelerdir?

Katarakt belirtileri, sıklıkla yaşın ilerlemesine bağlı olarak gelişim göstermekle birlikte başlangıç dönemlerinde bu tür gelişmeler görülmemektedir. Çünkü, göz merceğinin büyümesi zaman gerektiren bir süreçtir. Ve bu durum genelde diğer kişilerce fark edilmektedir. Sıklıkla gözlerde bulanıklaşma, dumanlı ve puslu bir görüntü oluşmaktadır. Bazı durumlarda ise görüşün net olmadığı kısımlarda lekelenmeler görülebilmektedir. Elbette ki ışığın fazla ya da eksik olduğu durumlarda göre bozuklarının daha da yaygın olabileceğini unutmamak gerekmektedir. 

Katarakt, tüm süreçlerde renklerin daha az keskin ve soluk görünmesine sebep olabilmektedir. Yani bu durumda da televizyon izlemek, araç kullanmak ve kitap okumak gibi sıradan yapılabilecek bir aktivitenin gerçekleşmesi daha da zorlaşmaktadır. Kimi zaman da çift görmeler meydana gelebilmektedir. Belirtildiği üzere tüm süreçlerde olduğu gibi katarakt sürecinin de birtakım belirtileri bulunabilmektedir. 

Bu belirtileri kısaca özetlemek gerekirse; 

1 -Bulanık görme,

2 -Renklerde soluklaşma,

3- Bazı anlarda tek gözde çift görebilme,

4- Sarı ve mat bir görünüm,

5- Işığa duyarlılığının artması,

6- Gözlük numaralarının sık sık değiştirilmesi,

7- Araba kullanırken zorlanma,

8- Sonradan meydana gelen miyopi,

9- Uzağı ve yakını görememe,

10- Gözlüksüz yakını daha iyi görebilme,

11- Gece görüşünde seyreden azalmalar ve derinlik hissi gibi pek çok katarakt süreci belirtileri bulunmaktadır.

Katarakt Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

Katarakt, göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi sonucunda ortaya çıkmakta ve görmeyi bozan bir durum olmakla beraber sıklıkla 60 yaş sonrasında ortaya çıkmaktadır. Çeşitli göz hastalıklarında veya ailesel yatkınlık gibi durumlarda da genç yaşlarda görülebilmektedir. Bunun haricinde doğuştan ortaya çıkmış formları da bulunmaktadır.

Peki ameliyatsız katarakt tedavisi mümkün müdür? En sık sorulan sorulardan birisi olan ameliyatsız tedavi seçeneğidir. Fakat kataraktın günümüzdeki tek tedavi seçeneği ameliyattır. Katarakt ameliyatları, gelişen teknoloji ile beraber hızlı ve kolay bir şekilde yapılabilmektedir. Göz çevresi ise lokal anestezi ile uyuşturulmaktadır. 2 -3 mm. Kadar ufak bir tünel kesi oluşturulmaktadır. Ve fakoemülsifikasyon tekniği ile bulanıklaşmış mercekultrosonik titreşimler ile beraber parçalanarak yırtılmaktadır. Daha sonra ise göz içerisine yüksek kalitede yapay multifokal ve monofokal adı verilen lensin yerleştirilmesi sonucunda görme duyusu iyileştirilmektedir. 

Katarakt esnasında takılmış olan lens, bir başka görme problemini de gidermesi sebebi ile hastaların uzağı veya yakını görmesinde sorun olmaması olasıdır. Ameliyat süresi ise yaklaşık yarım saat sürmek ile birlikte operasyon sonrasında 3 ile 4 haftaya kadar göz damlası damlatılması tavsiye edilmektedir. Katarakt ameliyatı sonrasında ise hastanede yatış yapılması gerekmemektedir. Eğer her iki göz yapısında da katarakt mevcut ise doktorun önermiş olduğu aralıklar doğrultusunda ameliyatlar gerçekleştirilmektedir. He iki göze aynı anda müdahale söz konusu olmamaktadır. Ameliyat sonrasında bazı kısıtlamalar söz konusu olsa dahi hastalar, gözünü kullanabilmektedir.

İnsanoğlu tarih boyunca kataraktı düzeltmeye çalışan iksirler, mucizevi bitkiler, ilaçlar bulduğuna dair şeyler aramaya çalışmıştır. Fakat bu girişimler genelde başarısızlık ile sonuçlanmıştır.

Katarakt, göz merceğinin içerisinde yer alan hücrelerin daha fazla çalışmayarak gerek yaşın ilerlemesi gerekse diğer sistemik sebeplerden dolayı şeffaf bir doku üretimi sonucunda meydana gelmiş bir süreçtir. Diğer bir deyim ile bu şeffaf dokunun yaşlanması ile birlikte oluşan bir süreci ifade etmektedir.

İrisin arkasındaki mercek, göze giren ışığı odaklaması sonucunda net ve keskin şekilde görmeyi sağlamaktadır. Yaşlanmaya bağlı olarak bozulan merceğin artık saydam olmaması sonucunda önce sararmakta ardından beyaza dönmekte ve göze ışık girmemektedir. Yaşın ilerlemesi ile birlikte de göz içerisinde yer alan mercek kalınlaşmaktadır. Ve bunun sonucunda esnekliğini kaybetmektedir. Esnekliğinin kaybolması ile de yakını ve uzağı odaklama problemleri yaşanmaktadır. Fakat gençlikte sağlıklı beslenmeye, sigara kullanmamaya ve güneşin zararlı etkenlerine karşı güneş gözlüğü kullanmak gibi faktörlere dikkat edilmesinde yarar vardır. Bu faktörlerin içerisinde yer alan sağlıklı beslenme için, bilhassa deniz-balık ürünlerinin (En az haftada 2 gün) tercih edilmesi gerekmektedir.

Op. Dr. Yalçın İşcan
Telefon : 0533 922 99 72
BATMAN DÜNYA HASTANESİ : Çamlıtepe Mah., T.P.A.O Bulvarı No:184 Merkez / Batman
VM MEDİCALPARK PENDİK HASTANESİ : Fevzi Çakmak Mah. Cemal Gürsel cad. D100 karayolu No:9 34899 Pendik / İstanbul

Op. Dr. Yalçın İşcan Op. Dr. Yalçın İşcan Göz Hastalıkları Uzmanı
0(533) 922 99 72